6 Oca 2011
Bir Büyük Hazinenin Çocuksu Sonu...
Uzun zamandır içimde kanayan bir yara ve hayatımın en büyük pişmanlığıdır birazdan anlatacağım olay. Çocukluk günlerimde oynadığım en pahalı oyuncaklardı. Tabi şimdiki değerleriyle. Bahsettiğim şey dedemin taş plaklarıydı. Dedem vefat ettikten sonra kendi kaderine bırakılmış bir hazineydi ta ki benim elime geçene kadar. Çocukluğumdaki yaramazlığımı göze alırsak bana çok bile dayandı. Şimdilerde değerine paha biçelemeyecek ayriyeten manevi değeri hiç bir şey ile mukayese edilemecek bir hazineyi, frezbe yapıp fırlatarak parçaladım. Nedense o günleri çok iyi hatırlıyorum. Siyah bir poşetin içinde incir ağacının dalında asılı olan o hazineyi tek tek çekerek parçaladım. Siz bilmezsiniz ben ne Münir Nurettin Salçuk'lar ne Zeki Müren'ler ne Neşat Ertaş'lar ve belkide şimdiler de hiç kalmayan ne değerli seslerin taş plaklarını parçaladım... Bu pişmanlık ömrüm boyunca yakamda. Ne yapsam kurtulamam...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder